16 Mayıs 2011 Pazartesi

ŞELALE VE VİDEO


  ÇAĞLAYAN
Şelale ya da çağlayan, bir nehrin yatağındaki büyük bir yükseklik fark nedeniyle suyun yüksekten düştüğü yerdir. Büyük çağlayan olarak da anılır.
Şelale yani diger adıyla çavlan olarak bilinen şelaleler aslında bir nehrin yani akan suyun yatağındaki büyük bir yüksekligin sebeb oldugu farktan dolayı yükseklik sebebiyle suyun yüksekten düştüğü yere denir. Yani bu hareketli büyük suyun bir yere düşmesi ve orada havadan dökülmesi olayıdır. Şelalerin büyük olanlarınada büyük çağlayan ismi verilir.Şelaleler görsel güzellikleriyle görülmeye değer yerlerdir. Bu nedenle şelaler turizm sektöründe, yerli ve yabancı turistlerin hep görmek istedikleri yerler olmuştur. Dünyadaki en yüksek şelale, 979 metrelik yüksekliği ile Salto Angel'dır

hızlı akan şelale resimleri

VİDEO





DALGA VİDEO

KARSTİK ŞEKİLLER

KARSTİK ŞEKİLLER  
Kolay eriyebilen kayaların (kalker, jips,kayatuzu) kimyasal yolla erimesi ve tekrar  çökelmesi ile oluşan yer şekilleridir. En fazla Akdeniz Bölgesi'nde görülür. Sebebi kalkerli arazinin geniş yer tutmasıdır.
KİMYASAL AŞINDIRMA ŞEKİLLERİ
LAPYA
Kalkerli arazilerde yağmur ve kar sularının kimyasal aşındırması ile oluşan oluk  şeklindeki yarıntılardır. Derinlikleri bir kaç cm ile bir kaç metre arasında değişir. 
Karstik şekillerin en küçüğüdür.En fazla Batı Toroslar’da  görülür.
DOLİN
Kalkerli arazilerde erime ve çökme sonucu oluşan tava şeklindeki çukurluklardır. 
UVALA
  Dolinlerin birleşmesi ile oluşan daha büyük çukurluklardır
POLYE (GÖLOVA)
Korkuteli-Antalya
Uvaladan daha büyük karstik erime ve tektonik çöküntü alanlarıdır.  
Ör: Elmalı, Korkuteli, Tefenni, Kestel, Gölhisar, Acıpayam, Muğla Ovaları.
OBRUK
Kalkerli arazilerdeki mağara tavanlarının çökmesiyle oluşan derin doğal kuyulardır.
Ör: Cennet-Cehennem Obrukları (İçel), Kızılören Obruğu (Konya) .
DÜDEN (Su Batan-Su Çıkan)
Yerüstü sularının yeraltına daldığı veya yer altı sularının yüzeye çıktığı doğal kuyulardır. Ör: Düden Suyu’nda olduğu gibi.
MAĞARA
Kalkerli arazilerde yer altı sularının kimyasal aşındırması ile oluşan yeraltındaki boşluklardır.
Ör: İnsuyu (Burdur), Karain-Damlataş(Antalya), Narlıkuyu, Cennet-Cehennem ve Astım Mağaraları (İçel).
KANYON VADİ
Ulubey-Uşak (Türkiye'nin en büyük kanyon vadisi)
Daha çok karstik arazilerde oluşan derin ve dik yamaçlı vadilerdir. Akarsu aşındırması ile oluşur. Ör: Göksu vadisi , Köprülü kanyonu. Dünyanın en büyük kanyonu A.B.D’de  Colorado( Büyük Kanyon) kanyonudur.
ÇIKMAZ VADİ (KÖR VADİ)
 Bu vadilerde akarsu bir mağara veya düdene dalarak kaybolur. Yani vadi bir düden veya mağara ile son bulur.
KİMYASAL BİRİKİM ŞEKİLLERİ
TRAVERTEN
Yer altı suları içinde erimiş halde bulunan kalkerin suların yüzeye çıktığı yerde çökelmesi ile oluşan yer şekilleridir. Çökelme olabilmesi için su içindeki CO2    uçması gerekir.
Ör: Pamukkale(Denizli)
DAMLATAŞ (Sarkıt-Dikit-Sütun)
Kalkerli arazilerdeki mağara tavanından damlayan yer altı suları içindeki erimiş haldeki kalkerin çökelmesi ile oluşur. Çökelme tavanda olursa Sarkıt, tabanda olursa Dikit , birleşirlerse Sütunoluşur. Ör: Damlataş mağarasında olduğu gibi.

YERALTI SULARI VE KAYNAKLAR

YER ALTI SULARI
 
Yağışlarla yer yüzüne inen suların geçirimli tabakadan yer altına sızarak , yer altında oluşturdukları sulara yer altı suları denir.
Yer Altı Sularının Beslenmesinde Etkili Olan Faktörler
Yağış miktarı, 
Yağış türü : Yağışlar kar şeklinde ise beslenme fazla olur.
Zeminin geçirimliliği : Alüvyal  ve karstik alanlarda geçirimlilik fazladır. Bu sebeple buralar yer altı suları bakımından zengindir.
Arazinin eğimi :eğimin az olduğu alanlarda beslenme daha fazladır.
Bitki örtüsü: Yüzeysel akımı engellediği için.
TABAN SUYU
 
Alüvyal ovaların tabanında bulunurlar. Altta geçirimsiz tabaka ile sınırlandırılmış geçirimli tabaka üzerinde biriken sulardır. Beslenme durumuna göre taban suları bazen yüzeye kadar çıkabilir. Yer altı su seviyesinin düşük olduğu alanlarda ise  kuyu açmak suretiyle bu sulardan faydalanılır.
Türkiye taban suları bakımından zengindir. Ör: Ege Bölgesinin çöküntü ovaları, Konya,Kayseri, Erzurum, Erzincan, Elazığ, Bursa, Adapazarı gibi.
Yer altı sularının tekrar yeryüzüne çıktığı yere kaynak denir
SOĞUK SU  KAYNAKLARI
Sularını yağışlarla yeryüzünden alırlar. Sularının sıcaklığı ve akımları yıl boyunca değişir.
BAŞLICALARI
TABAKA KAYNAĞI (YAMAÇ)
Geçirimli tabakların uç kısmından suların yüzeye çıktığı yerdir.
KARSTİK KAYNAK (VOKLÜZ)
Kalkerli arazilerde yer yüzüne çıkan kaynaklardır. En fazla Akdeniz Bölgesinde görülür. Ör: Düden suyu  
Karstik kaynakların suları çok gürdür.  Bu kaynakların en önemli özelliği sularının bol miktarda kireç içermesidir.
ARTEZYEN KAYNAĞI
Tekne biçimindeki iki  geçirimsiz tabakalar arasındaki geçirimli tabakaya açılan bir sondaj ile suların püskürerek yer yüzüne çıkmasıdır. Diğer kaynaklardan ayrılan yanı beşeri faktörlerin etkisiyle yer yüzüne çıkmasıdır.  
SICAK SU KAYNAKLARI
Sularını mağmaya yakın alanlardan alırlar.
Suları  sıcak veya ılıktır.
Sularının sıcaklığı yıl boyunca aynıdır.
Akım değişikliği olmaz.
Bol miktarda eriyik madde içerir.
Dağılışı fay hatları ile paralellik gösterir.
FAY KAYNAĞI
Fay hattı boyunca yeryüzüne çıkan kaynaklardır.
Halk arasında  bu kaynaklara ılıca, kaplıca,çermik, içme ve maden suları denilmektedir.
Fay kaynakları en fazla Ege Bölgesi’nde İçbatı Anadolu Bölümü’nde görülür.
Ilıca-Kaplıcalara örnekler: Manisa (Kurşunlu, Urganlı, Alaşehir, Demirci), Denizli (Pamukkale, Karahayıt, Sarayköy, Buldan), Kütahya (Simav),Balıkesir (Edremit, Gönen), Sivas (Balıklı Çermik) gibi merkezlerde vardır. Bu yerlerin ortak özelliği yer yapıları kırıklı olmasıdır
GAYZER KAYNAĞI
Etkin haldeki volkan dağlarından değişik aralıklarla püskürerek çıkan kaynaklardır. Türkiye’de örneklerine rastlanmaz. Çünkü volkan dağlarımız sönmüştür. 
Ergül                                     ALAMAN-  alaman20@gmail.com                                        0505 7910603 

AKARSULARLA İLGİLİ GENEL BİLGİ

A K A R S U L A R  
Akarsu, belirli bir yatak içinde sürekli veya  en az bir mevsim boyunca  akan sudur.
Akarsuyun doğduğu yere kaynak, döküldüğü yere ağız denir.
AKARSU HAVZASI
Bir akarsuyun sularını topladığı ve boşalttığı bölgeye denir. Havzası en geniş olan  akarsu Amazon'dur. Türkiye akarsularının havzası genelde dardır. Sebebi; yer şekillerinin engebeli olmasıdır.
AÇIK HAVZA
Sularını denizlere kadar ulaştırabilen akarsu havzalarıdır. Türkiye’deki  başlıca büyük akarsular buna örnektir.
KAPALI HAVZA
Sularını denizlere kadar ulaştıramayıp kuruyan veya göle dökülüp kalan akarsulardır.
Kapalı havzaların oluşmasında; yer şekillerinin oluşumu ve iklim  etkilidir.
Kapalı havzalar, genellikle iç kesimlerde ve  kurak iklim bölgelerinde görülür. Açık havzalar ise kıyı kesimlerde ve nemli iklim bölgelerinde görülür.
Türkiye’deki başlıca kapalı havzalar; Van gölü, Tuz gölü, Göller yöresi, Konya ovası, Eber kapalı havzası gibidir.  
Aras ve Kura akarsularımız döküldükleri Hazar Denizi'nde (Dünyanın en büyük gölü) kapalı havza oluştururlar.
SU BÖLÜMÜ ÇİZGİSİ
Bir akarsuyu komşu akarsu havzasından ayıran sınıra su bölümü çizgisi denir.
Su bölümü çizgisi genellikle dağların en yüksek kesiminden geçer. Su bölümü çizgisi, kalkerli arazilerde,kurak bölgelerde ve bataklık alanlarda belirsizdir. İki ülke arasındaki doğal sınır dağlar ise orada sınır çizgisi su bölümü çizgisinden geçer. Örnek: Türkiye-İran sınırı
TALVEG ÇİZGİSİ
Bir akarsu yatağının en derin noktalarını birleştiren çizgiye denir. Burası aynı zamanda akarsuyun en hızlı akan kesimidir.Türkiye-Yunanistan sınırını Meriç nehri çizmektedir. Burada da sınır çizgisi talveg çizgisini takip eder.
A K A R S U L A R D A   A K I M ( D E B İ  )  
Akım, akarsu yatağının herhangi  bir kesitinden 1 sn.de geçen su miktarıdır. m ³/sn  olarak ifade edilir. Akımı  en yüksek olan akarsu Amazon dur. Türkiye’de ise Fırat tır.
AKIMDA ETKİ FAKTÖRLER
  • Havzaya düşen yağış miktarı,  
  • Yağış türü (kar veya yağmur)
  • Havzanın genişliği,  
  • Araziyi oluşturan taş ve tabakaların geçirimliliği,
  • Sıcaklık : Sıcaklığın arttığı dönemlerde buharlaşma artacağından dolayı o dönemde akım düşmesi olur.
  • Havzadaki dağların kar ve  buzları,
  • Beşeri faktörler: Akarsulardan sulama amacıyla yararlanılması
  • Akarsu yatağı çevresindeki bitki örtüsü: Akarsu yatağı çevresinde sık ve gür orman örtüsü var ise yağışlardan hemen sonra akım yükselmesi olmaz
  •  Yer altı suları ve kaynakları: Akarsu bol sulu kaynaklarla besleniyorsa akımı sürekli yüksek olur.
AKARSU REJİMİ
Akarsuyun akımında yıl boyunca meydana gelen değişikliğe  akarsu rejimi denir.
Etkili Faktörler
  • Yağış rejimi (en fazla etkili olan faktördür): Yağış rejimi ile akarsu rejimi benzerlik gösteriyorsa, akarsuyun beslenmesinde daha çok yağmur suları etkili olmuştur.
  • Yağış türü ( Kar veya yağmur): Akarsuda akım yükselmeleri daha çok sıcaklığın arttığı dönemde gerçekleşiyorsa, kar  erimeleri etkilidir.
  • Sıcaklık şartları
  • Havzanın genişliği: Aynı iklim bölgesinde geniş olması sadece akımı etkiler. Farklı iklim bölgelerinde geniş ise rejim daha düzenli olur.
  • Akarsu yatak eğimi: Eğimin fazla olması rejimin düzensizliğine yol açar
REJİMLERİNE GÖRE AKARSULAR
1.DÜZENLİ REJİMLİ AKARSULAR
Yıl boyunca akım değişikliğinin az olduğu akarsulardır. Örnek: Ekvatoral ve Ilıman Okyanus iklimlerindeki akarsular. Bu akarsular yıl boyunca enerji üretmeye, ulaşıma, sulama ve içme suyu  elde etmeye  elverişlidir.
2. DÜZENSİZ REJİMLİ AKARSULAR
Yıl boyunca akım değişikliğinin fazla olduğu akarsulardır. Yağış rejimi düzensiz olan iklimlerde görülür. Türkiye akarsuları genelde bu şekildedir.
BESLENME KAYNAKLARINA GÖRE AKARSU REJİMLERİ
1. Yağmur Sularıyla Beslenen Akarsular
Ülkemizde Akdeniz iklim özelliklerinin görüldüğü alanlardaki akarsular bu tip rejime sahiptir. Bu akarsuların akımında, kuraklık ve buharlaşma nedeniyle yazın alçalma, yağışlı olan dönemlerde (özellikle kış) yükselme görülür. Ege ve Akdeniz Bölgelerindeki akarsularımız bu rejim tipine sahiptir.
2. Kaynak Sularıyla Beslenen Akarsular
Ülkemizde özellikle kireç taşlarının yaygın olarak bulunduğu alanlarda görülen akarsular bu tip rejime sahiptir. Genellikle düzenli akışa sahiptir.   Örnek: Manavgat Çayı gür karstik kaynaklarla beslendiği için Akdeniz’deki diğer akarsulara göre daha düzenli akıma sahiptir. Ayrıca Düden Suyu ve Köprü Çayı da kaynaklarla beslenen akarsulara örnektir.
3. Kar ve Buz Sularıyla Beslenen Akarsular
Kaynağını , kar yağışlı yüksek dağ alanlarından alan akarsularda, bu rejim tipi görülür. Dolayısıyla karların eridiği sıcak aylarda akım yükselmesi, kar yağışının olduğu kış dönemlerinde ise akım düşmesi görülür. Ülkemizde Doğu Karadeniz Bölümü’nde ve Doğu Anadolu Bölgesi’nde böyle akarsular vardır.
4-Karma Rejimli Akarsular
Sularını farklı iklim bölgelerinden toplayan akarsulardır. Bu akarsularda yıl içinde birden fazla akım yükselmesi olabilir.
Yurdumuzun büyük akarsuları genelde karma rejimlidir. Çünkü kısa mesafede iklim değişmeleri görülür. Başlıcaları Fırat,Dicle, Sakarya, Kızılırmak, Yeşilırmak, Seyhan ve Ceyhan’dır
5.Gölden Çıkan Akarsular
 Göllerdeki fazla sular yağışlı dönemlerde bir başka havzaya , akarsuya veya göle ulaşır. ör.G.Marmara Bölümü’ndeki Manyas ile Ulubat Gölü’nden çıkan sular Susurluk Çayı’na katılır.

TOPRAK KAYMASI ( HEYELAN )

HEYELAN (TOPRAK KAYMASI)
Heyelan, toprağın üst kısmı ile birlikte alttaki ana kayanın bulunduğu yerden kayarak yer değiştirmesidir.  
HEYELANDA ETKİLİ FAKTÖRLER
Eğimin fazla olması.
Yağışların fazla olması
Toprak özellikleri (killi olması)
Tabakalar  eğime paralel ise heyelan daha fazla   görülür.
Yol yapım çalışmaları ile yamaç denge profilinin bozulması.
Depremler
Türkiye’de heyelan olayı en fazla Karadeniz Bölgesi’nde Doğu Karadeniz Bölümünde  görülür. Sebepleri: Yağışın ve eğimin fazla olması ile  toprağın killi olmasıdır. En fazla görüldüğü dönem ilkbahardır. Sebebi kar erimeleri ile toprağın suya doygun hale gelmesidir.
EROZYON  
Erozyon (toprak aşınması), koruyucu örtüden yoksun kalan toprağın su ve rüzgarın etkisiyle aşınması ve taşınması olayıdır. 
 
Akarsu ve rüzgar erozyonunun birlikte etkili olduğu yerlerin ortak özelliği bitki örtüsü bakımından fakir olmalarıdır.
EROZYONDA ETKİLİ FAKTÖRLER
Arazinin çok engebeli olması,
Eğimli arazilerde arazinin eğime paralel sürülmesi.
Bitki örtüsünün tahrip edilmesi: Orman yangınları, tarla açmak amacıyla ağaçların  kesilmesi, otlaklarda aşırı otlatılma yapılması, anız örtüsünün yakılması gibi.  
Yağışların sağanak yağış şeklinde olması
Tarım alanlarının amaç dışı kullanılması (Tarım alanlarına fabrika yapımı,
Tarım alanlarının yerleşmeye açılması gibi)
Hızlı nüfus artışı ile toprağın aşırı işlenmesi
EROZYONUN SONUÇLARI
Verimsizleşen ve yok olan tarım arazileri üzerinde yaşayanları besleyemez duruma gelip, kırsal kesimden kentlere doğru göçü arttırır.
Ekolojik denge bozulur.
Meraların yok olması hayvancılığın gerilemesine neden olur.
Erozyon sonucu taşınan verimli topraklar, baraj göllerini doldurarak, ekonomik ömürlerini kısaltır.
Bitki örtüsü ve toprağın olmadığı bir yüzey, kar ve yağmur sularını emmediğinden, doğal su kaynakları düzenli ve sürekli olarak beslenemez.
Kaybedilen toprak örtüsünün yeniden oluşması için binlerce yıl gerekir.
İçme sularında kirlenme olur.
EROZYONU ÖNLEMEK İÇİN;
Mevcut bitki örtüsü korunarak ağaçlandırma yapılmalıdır.
Eğimli tarım alanlarında tarla eğime dik sürülmeli veya taraça (seki) yapılmalıdır
Nöbetleşe tarım yöntemi uygulanmalı (bu yöntemde asıl amaç erozyonu önlemek  değildir. Verimi artırmaktır.)
Otlaklarda  erken ve aşırı otlatma yapılmamalıdır.
Baraj gölü yamaçları ağaçlandırılmalıdır.
Akarsu taşkınları önlenmelidir.
Anız örtüsü yakılmamalıdır.
TÜRKİYE'DE EROZYON
Dünyada olduğu gibi Türkiye'de de toprak kaybı sürecinin en önemli etkeni erozyondur. Arazi eğimi, iklim, bitki örtüsü ve toprak özelliklerinin etkileşimi sonucu oluşan doğal erozyonun yanı sıra, insanın doğaya müdahalesi temeline dayanan bir dizi yapay etken, erozyonu bir afet niteliğine dönüştürmektedir.
Türkiye kara yüzeyinin %90’ında çeşitli şiddetlerde erozyon devam etmektedir Türkiye'de akarsularla birlikte birim alandan taşınan toprak, ABD'nin 7, Avrupa'nın 17 ve Afrika'nın 22 katı daha fazla düzeydedir.

SEİZMA (DEPREMLER)

DEPREMLER
Yerkabuğu içindeki kırılmalar nedeniyle ani olarak ortaya çıkan titreşimlerin dalgalar halinde yayılarak geçtikleri ortamları ve yer yüzeyini sarsması olayına "DEPREM" denir
İnceleyen bilim sismoloji, ölçen alet sismoğraftır. Şiddeti Richter ölçeğine göre belirlenir.
Depremin kaynağını aldığı yere İç merkez (Hiposantr),yeryüzünde buna en yakın noktaya da dış merkez (Episantr) denir.  
OLUŞUMLARINA GÖRE DEPREMLER
Çöküntü Depremleri: Yer altındaki boşlukların (mağara, maden ocakları) çökmesi ile oluşurlar. Hissedilme alanları yerel olup enerjileri azdır. Fazla zarar meydana  getirmezler. Bu tür depremlerin görülme olasılığının en fazla olduğu bölgemiz Akdeniz’dir.
Volkanik Depremler : Volkanizma olayı sonucunda etkili olan depremlerdir. Bunlar da yanardağlarla ilgili olduklarından yereldirler ve önemli zarara neden olmazlar. Japonya veİtalya'da oluşan depremlerin bir kısmı bu gruba girmektedir. Türkiye'de aktif yanardağ olmadığı için bu tip depremler olmamaktadır.
Tektonik Depremler: Kıta ve dağ oluşumu hareketleri sırasında yer kabuğunda meydana gelen sıkışma ve kırılmalar sırasında olur. En fazla görülen deprem çeşididir. Etki alanı çok geniştir.  
Not: Dünya üzerindeki volkanik alanlarla; deprem bölgeleri, fay hatları, genç kıvrım dağları ve sıcak su kaynakları arasında bir paralellik vardır. Sebebi bu alanlarda yer kabuğunun hareket halinde olmasıdır.
Depremlerin Meydana Getireceği Zarar Derecesinde;
İç ve dış merkezlere olan uzaklık,
Depremin süresi ve şiddeti,
Zeminin özelliği,
Konutlarda kullanılan yapı malzemesinin özelliği etkilidir.
Depremlerden Korunma Yolları
Fay hatları üzerinde büyük yerleşim merkezleri kurulmamalı ve yüksek katlı binalar yapılmamalı.
Binalardaki yapı malzemesi ve yapı tekniği sarsıntılara dayanıklı olmalıdır.
Deprem konusunda halk eğitilmelidir. 
Binaların yapıldığı zemin sağlam olmalı. Yer altı suyu bakımında zengin olan alüvyal alanlara çok katlı bina yapılmamalıdır.
Deprem sırasında merdiven ve tavan boşluklarında durulmamalı.
Bina içinde üzerimize düşüp altında kalabileceğimiz mobilya ve eşyalardan uzak durulmalıdır.
Bina dışında ise ağaç, duvar ve elektrik telleri gibi devrilebilecek şeylerden uzak durmalıyız.
Deprem sırasında mümkünse, yanan sobalar söndürülmeli, elektrik ve su kapatılmalıdır
TÜRKİYE'DE DEPREM BÖLGELERİ
Deprem Bölgeleri Haritası'na göre, yurdumuzun %92'sinin deprem bölgeleri içerisinde olduğu, nüfusumuzun %95'inin deprem tehlikesi altında yaşadığı ve ayrıca büyük sanayi merkezlerinin %98'i ve barajlarımızın %93'ünün deprem bölgesinde bulunduğu bilinmektedir.
Kuzey Anadolu Deprem Kuşağı: Saros Körfezinden başlar, Marmara denizinden geçtikten sonra Kuzey Anadolu Dağlarının güneyini takip ederek Van Gölünün kuzeyine doğru uzanır.
Batı Anadolu Deprem Kuşağı: Güney Marmara’dan başlar Ege Bölgesindeki çöküntü ovalarını takip eder.
Güney Anadolu Deprem Kuşağı: Hatay’dan başlar, Güney Anadolu Toroslar'ını takip ederek Van gölünün güneyine doğru devam eder.

DEPREM TEHLİKESİNİN AZ OLDUĞU YERLER
Konya, Karaman, Taşeli Platosu ve İçel çevresi.
Mardin-Şırnak çevresi.  
Trakya'da Ergene havzası

DÜNYA ÜZERİNDEKİ DEPREM BÖLGELERİ
Atlas Okyanusunun orta kesimi,
Alp-Himalaya kıvrım dağları çevresi
Büyük Okyanus çevresi (En fazla bu bölgede görülmektedir. Sebebi katı haldeki yerkabuğunun (Sial) ince ve kırıklı olmasıdır.)  
DEPREM TEHLİKESİ AZ OLAN YERLER
K.Batı Avrupa-Grönland adası
Asya'nın kuzeyi (Sibirya)
A.B.D ve Kanada'nın K.Doğusu
Güney Afrika 
Okyanusya’nın (Avustralya) batısı