16 Mayıs 2011 Pazartesi

ŞELALE VE VİDEO


  ÇAĞLAYAN
Şelale ya da çağlayan, bir nehrin yatağındaki büyük bir yükseklik fark nedeniyle suyun yüksekten düştüğü yerdir. Büyük çağlayan olarak da anılır.
Şelale yani diger adıyla çavlan olarak bilinen şelaleler aslında bir nehrin yani akan suyun yatağındaki büyük bir yüksekligin sebeb oldugu farktan dolayı yükseklik sebebiyle suyun yüksekten düştüğü yere denir. Yani bu hareketli büyük suyun bir yere düşmesi ve orada havadan dökülmesi olayıdır. Şelalerin büyük olanlarınada büyük çağlayan ismi verilir.Şelaleler görsel güzellikleriyle görülmeye değer yerlerdir. Bu nedenle şelaler turizm sektöründe, yerli ve yabancı turistlerin hep görmek istedikleri yerler olmuştur. Dünyadaki en yüksek şelale, 979 metrelik yüksekliği ile Salto Angel'dır

hızlı akan şelale resimleri

VİDEO





DALGA VİDEO

KARSTİK ŞEKİLLER

KARSTİK ŞEKİLLER  
Kolay eriyebilen kayaların (kalker, jips,kayatuzu) kimyasal yolla erimesi ve tekrar  çökelmesi ile oluşan yer şekilleridir. En fazla Akdeniz Bölgesi'nde görülür. Sebebi kalkerli arazinin geniş yer tutmasıdır.
KİMYASAL AŞINDIRMA ŞEKİLLERİ
LAPYA
Kalkerli arazilerde yağmur ve kar sularının kimyasal aşındırması ile oluşan oluk  şeklindeki yarıntılardır. Derinlikleri bir kaç cm ile bir kaç metre arasında değişir. 
Karstik şekillerin en küçüğüdür.En fazla Batı Toroslar’da  görülür.
DOLİN
Kalkerli arazilerde erime ve çökme sonucu oluşan tava şeklindeki çukurluklardır. 
UVALA
  Dolinlerin birleşmesi ile oluşan daha büyük çukurluklardır
POLYE (GÖLOVA)
Korkuteli-Antalya
Uvaladan daha büyük karstik erime ve tektonik çöküntü alanlarıdır.  
Ör: Elmalı, Korkuteli, Tefenni, Kestel, Gölhisar, Acıpayam, Muğla Ovaları.
OBRUK
Kalkerli arazilerdeki mağara tavanlarının çökmesiyle oluşan derin doğal kuyulardır.
Ör: Cennet-Cehennem Obrukları (İçel), Kızılören Obruğu (Konya) .
DÜDEN (Su Batan-Su Çıkan)
Yerüstü sularının yeraltına daldığı veya yer altı sularının yüzeye çıktığı doğal kuyulardır. Ör: Düden Suyu’nda olduğu gibi.
MAĞARA
Kalkerli arazilerde yer altı sularının kimyasal aşındırması ile oluşan yeraltındaki boşluklardır.
Ör: İnsuyu (Burdur), Karain-Damlataş(Antalya), Narlıkuyu, Cennet-Cehennem ve Astım Mağaraları (İçel).
KANYON VADİ
Ulubey-Uşak (Türkiye'nin en büyük kanyon vadisi)
Daha çok karstik arazilerde oluşan derin ve dik yamaçlı vadilerdir. Akarsu aşındırması ile oluşur. Ör: Göksu vadisi , Köprülü kanyonu. Dünyanın en büyük kanyonu A.B.D’de  Colorado( Büyük Kanyon) kanyonudur.
ÇIKMAZ VADİ (KÖR VADİ)
 Bu vadilerde akarsu bir mağara veya düdene dalarak kaybolur. Yani vadi bir düden veya mağara ile son bulur.
KİMYASAL BİRİKİM ŞEKİLLERİ
TRAVERTEN
Yer altı suları içinde erimiş halde bulunan kalkerin suların yüzeye çıktığı yerde çökelmesi ile oluşan yer şekilleridir. Çökelme olabilmesi için su içindeki CO2    uçması gerekir.
Ör: Pamukkale(Denizli)
DAMLATAŞ (Sarkıt-Dikit-Sütun)
Kalkerli arazilerdeki mağara tavanından damlayan yer altı suları içindeki erimiş haldeki kalkerin çökelmesi ile oluşur. Çökelme tavanda olursa Sarkıt, tabanda olursa Dikit , birleşirlerse Sütunoluşur. Ör: Damlataş mağarasında olduğu gibi.

YERALTI SULARI VE KAYNAKLAR

YER ALTI SULARI
 
Yağışlarla yer yüzüne inen suların geçirimli tabakadan yer altına sızarak , yer altında oluşturdukları sulara yer altı suları denir.
Yer Altı Sularının Beslenmesinde Etkili Olan Faktörler
Yağış miktarı, 
Yağış türü : Yağışlar kar şeklinde ise beslenme fazla olur.
Zeminin geçirimliliği : Alüvyal  ve karstik alanlarda geçirimlilik fazladır. Bu sebeple buralar yer altı suları bakımından zengindir.
Arazinin eğimi :eğimin az olduğu alanlarda beslenme daha fazladır.
Bitki örtüsü: Yüzeysel akımı engellediği için.
TABAN SUYU
 
Alüvyal ovaların tabanında bulunurlar. Altta geçirimsiz tabaka ile sınırlandırılmış geçirimli tabaka üzerinde biriken sulardır. Beslenme durumuna göre taban suları bazen yüzeye kadar çıkabilir. Yer altı su seviyesinin düşük olduğu alanlarda ise  kuyu açmak suretiyle bu sulardan faydalanılır.
Türkiye taban suları bakımından zengindir. Ör: Ege Bölgesinin çöküntü ovaları, Konya,Kayseri, Erzurum, Erzincan, Elazığ, Bursa, Adapazarı gibi.
Yer altı sularının tekrar yeryüzüne çıktığı yere kaynak denir
SOĞUK SU  KAYNAKLARI
Sularını yağışlarla yeryüzünden alırlar. Sularının sıcaklığı ve akımları yıl boyunca değişir.
BAŞLICALARI
TABAKA KAYNAĞI (YAMAÇ)
Geçirimli tabakların uç kısmından suların yüzeye çıktığı yerdir.
KARSTİK KAYNAK (VOKLÜZ)
Kalkerli arazilerde yer yüzüne çıkan kaynaklardır. En fazla Akdeniz Bölgesinde görülür. Ör: Düden suyu  
Karstik kaynakların suları çok gürdür.  Bu kaynakların en önemli özelliği sularının bol miktarda kireç içermesidir.
ARTEZYEN KAYNAĞI
Tekne biçimindeki iki  geçirimsiz tabakalar arasındaki geçirimli tabakaya açılan bir sondaj ile suların püskürerek yer yüzüne çıkmasıdır. Diğer kaynaklardan ayrılan yanı beşeri faktörlerin etkisiyle yer yüzüne çıkmasıdır.  
SICAK SU KAYNAKLARI
Sularını mağmaya yakın alanlardan alırlar.
Suları  sıcak veya ılıktır.
Sularının sıcaklığı yıl boyunca aynıdır.
Akım değişikliği olmaz.
Bol miktarda eriyik madde içerir.
Dağılışı fay hatları ile paralellik gösterir.
FAY KAYNAĞI
Fay hattı boyunca yeryüzüne çıkan kaynaklardır.
Halk arasında  bu kaynaklara ılıca, kaplıca,çermik, içme ve maden suları denilmektedir.
Fay kaynakları en fazla Ege Bölgesi’nde İçbatı Anadolu Bölümü’nde görülür.
Ilıca-Kaplıcalara örnekler: Manisa (Kurşunlu, Urganlı, Alaşehir, Demirci), Denizli (Pamukkale, Karahayıt, Sarayköy, Buldan), Kütahya (Simav),Balıkesir (Edremit, Gönen), Sivas (Balıklı Çermik) gibi merkezlerde vardır. Bu yerlerin ortak özelliği yer yapıları kırıklı olmasıdır
GAYZER KAYNAĞI
Etkin haldeki volkan dağlarından değişik aralıklarla püskürerek çıkan kaynaklardır. Türkiye’de örneklerine rastlanmaz. Çünkü volkan dağlarımız sönmüştür. 
Ergül                                     ALAMAN-  alaman20@gmail.com                                        0505 7910603 

AKARSULARLA İLGİLİ GENEL BİLGİ

A K A R S U L A R  
Akarsu, belirli bir yatak içinde sürekli veya  en az bir mevsim boyunca  akan sudur.
Akarsuyun doğduğu yere kaynak, döküldüğü yere ağız denir.
AKARSU HAVZASI
Bir akarsuyun sularını topladığı ve boşalttığı bölgeye denir. Havzası en geniş olan  akarsu Amazon'dur. Türkiye akarsularının havzası genelde dardır. Sebebi; yer şekillerinin engebeli olmasıdır.
AÇIK HAVZA
Sularını denizlere kadar ulaştırabilen akarsu havzalarıdır. Türkiye’deki  başlıca büyük akarsular buna örnektir.
KAPALI HAVZA
Sularını denizlere kadar ulaştıramayıp kuruyan veya göle dökülüp kalan akarsulardır.
Kapalı havzaların oluşmasında; yer şekillerinin oluşumu ve iklim  etkilidir.
Kapalı havzalar, genellikle iç kesimlerde ve  kurak iklim bölgelerinde görülür. Açık havzalar ise kıyı kesimlerde ve nemli iklim bölgelerinde görülür.
Türkiye’deki başlıca kapalı havzalar; Van gölü, Tuz gölü, Göller yöresi, Konya ovası, Eber kapalı havzası gibidir.  
Aras ve Kura akarsularımız döküldükleri Hazar Denizi'nde (Dünyanın en büyük gölü) kapalı havza oluştururlar.
SU BÖLÜMÜ ÇİZGİSİ
Bir akarsuyu komşu akarsu havzasından ayıran sınıra su bölümü çizgisi denir.
Su bölümü çizgisi genellikle dağların en yüksek kesiminden geçer. Su bölümü çizgisi, kalkerli arazilerde,kurak bölgelerde ve bataklık alanlarda belirsizdir. İki ülke arasındaki doğal sınır dağlar ise orada sınır çizgisi su bölümü çizgisinden geçer. Örnek: Türkiye-İran sınırı
TALVEG ÇİZGİSİ
Bir akarsu yatağının en derin noktalarını birleştiren çizgiye denir. Burası aynı zamanda akarsuyun en hızlı akan kesimidir.Türkiye-Yunanistan sınırını Meriç nehri çizmektedir. Burada da sınır çizgisi talveg çizgisini takip eder.
A K A R S U L A R D A   A K I M ( D E B İ  )  
Akım, akarsu yatağının herhangi  bir kesitinden 1 sn.de geçen su miktarıdır. m ³/sn  olarak ifade edilir. Akımı  en yüksek olan akarsu Amazon dur. Türkiye’de ise Fırat tır.
AKIMDA ETKİ FAKTÖRLER
  • Havzaya düşen yağış miktarı,  
  • Yağış türü (kar veya yağmur)
  • Havzanın genişliği,  
  • Araziyi oluşturan taş ve tabakaların geçirimliliği,
  • Sıcaklık : Sıcaklığın arttığı dönemlerde buharlaşma artacağından dolayı o dönemde akım düşmesi olur.
  • Havzadaki dağların kar ve  buzları,
  • Beşeri faktörler: Akarsulardan sulama amacıyla yararlanılması
  • Akarsu yatağı çevresindeki bitki örtüsü: Akarsu yatağı çevresinde sık ve gür orman örtüsü var ise yağışlardan hemen sonra akım yükselmesi olmaz
  •  Yer altı suları ve kaynakları: Akarsu bol sulu kaynaklarla besleniyorsa akımı sürekli yüksek olur.
AKARSU REJİMİ
Akarsuyun akımında yıl boyunca meydana gelen değişikliğe  akarsu rejimi denir.
Etkili Faktörler
  • Yağış rejimi (en fazla etkili olan faktördür): Yağış rejimi ile akarsu rejimi benzerlik gösteriyorsa, akarsuyun beslenmesinde daha çok yağmur suları etkili olmuştur.
  • Yağış türü ( Kar veya yağmur): Akarsuda akım yükselmeleri daha çok sıcaklığın arttığı dönemde gerçekleşiyorsa, kar  erimeleri etkilidir.
  • Sıcaklık şartları
  • Havzanın genişliği: Aynı iklim bölgesinde geniş olması sadece akımı etkiler. Farklı iklim bölgelerinde geniş ise rejim daha düzenli olur.
  • Akarsu yatak eğimi: Eğimin fazla olması rejimin düzensizliğine yol açar
REJİMLERİNE GÖRE AKARSULAR
1.DÜZENLİ REJİMLİ AKARSULAR
Yıl boyunca akım değişikliğinin az olduğu akarsulardır. Örnek: Ekvatoral ve Ilıman Okyanus iklimlerindeki akarsular. Bu akarsular yıl boyunca enerji üretmeye, ulaşıma, sulama ve içme suyu  elde etmeye  elverişlidir.
2. DÜZENSİZ REJİMLİ AKARSULAR
Yıl boyunca akım değişikliğinin fazla olduğu akarsulardır. Yağış rejimi düzensiz olan iklimlerde görülür. Türkiye akarsuları genelde bu şekildedir.
BESLENME KAYNAKLARINA GÖRE AKARSU REJİMLERİ
1. Yağmur Sularıyla Beslenen Akarsular
Ülkemizde Akdeniz iklim özelliklerinin görüldüğü alanlardaki akarsular bu tip rejime sahiptir. Bu akarsuların akımında, kuraklık ve buharlaşma nedeniyle yazın alçalma, yağışlı olan dönemlerde (özellikle kış) yükselme görülür. Ege ve Akdeniz Bölgelerindeki akarsularımız bu rejim tipine sahiptir.
2. Kaynak Sularıyla Beslenen Akarsular
Ülkemizde özellikle kireç taşlarının yaygın olarak bulunduğu alanlarda görülen akarsular bu tip rejime sahiptir. Genellikle düzenli akışa sahiptir.   Örnek: Manavgat Çayı gür karstik kaynaklarla beslendiği için Akdeniz’deki diğer akarsulara göre daha düzenli akıma sahiptir. Ayrıca Düden Suyu ve Köprü Çayı da kaynaklarla beslenen akarsulara örnektir.
3. Kar ve Buz Sularıyla Beslenen Akarsular
Kaynağını , kar yağışlı yüksek dağ alanlarından alan akarsularda, bu rejim tipi görülür. Dolayısıyla karların eridiği sıcak aylarda akım yükselmesi, kar yağışının olduğu kış dönemlerinde ise akım düşmesi görülür. Ülkemizde Doğu Karadeniz Bölümü’nde ve Doğu Anadolu Bölgesi’nde böyle akarsular vardır.
4-Karma Rejimli Akarsular
Sularını farklı iklim bölgelerinden toplayan akarsulardır. Bu akarsularda yıl içinde birden fazla akım yükselmesi olabilir.
Yurdumuzun büyük akarsuları genelde karma rejimlidir. Çünkü kısa mesafede iklim değişmeleri görülür. Başlıcaları Fırat,Dicle, Sakarya, Kızılırmak, Yeşilırmak, Seyhan ve Ceyhan’dır
5.Gölden Çıkan Akarsular
 Göllerdeki fazla sular yağışlı dönemlerde bir başka havzaya , akarsuya veya göle ulaşır. ör.G.Marmara Bölümü’ndeki Manyas ile Ulubat Gölü’nden çıkan sular Susurluk Çayı’na katılır.

TOPRAK KAYMASI ( HEYELAN )

HEYELAN (TOPRAK KAYMASI)
Heyelan, toprağın üst kısmı ile birlikte alttaki ana kayanın bulunduğu yerden kayarak yer değiştirmesidir.  
HEYELANDA ETKİLİ FAKTÖRLER
Eğimin fazla olması.
Yağışların fazla olması
Toprak özellikleri (killi olması)
Tabakalar  eğime paralel ise heyelan daha fazla   görülür.
Yol yapım çalışmaları ile yamaç denge profilinin bozulması.
Depremler
Türkiye’de heyelan olayı en fazla Karadeniz Bölgesi’nde Doğu Karadeniz Bölümünde  görülür. Sebepleri: Yağışın ve eğimin fazla olması ile  toprağın killi olmasıdır. En fazla görüldüğü dönem ilkbahardır. Sebebi kar erimeleri ile toprağın suya doygun hale gelmesidir.
EROZYON  
Erozyon (toprak aşınması), koruyucu örtüden yoksun kalan toprağın su ve rüzgarın etkisiyle aşınması ve taşınması olayıdır. 
 
Akarsu ve rüzgar erozyonunun birlikte etkili olduğu yerlerin ortak özelliği bitki örtüsü bakımından fakir olmalarıdır.
EROZYONDA ETKİLİ FAKTÖRLER
Arazinin çok engebeli olması,
Eğimli arazilerde arazinin eğime paralel sürülmesi.
Bitki örtüsünün tahrip edilmesi: Orman yangınları, tarla açmak amacıyla ağaçların  kesilmesi, otlaklarda aşırı otlatılma yapılması, anız örtüsünün yakılması gibi.  
Yağışların sağanak yağış şeklinde olması
Tarım alanlarının amaç dışı kullanılması (Tarım alanlarına fabrika yapımı,
Tarım alanlarının yerleşmeye açılması gibi)
Hızlı nüfus artışı ile toprağın aşırı işlenmesi
EROZYONUN SONUÇLARI
Verimsizleşen ve yok olan tarım arazileri üzerinde yaşayanları besleyemez duruma gelip, kırsal kesimden kentlere doğru göçü arttırır.
Ekolojik denge bozulur.
Meraların yok olması hayvancılığın gerilemesine neden olur.
Erozyon sonucu taşınan verimli topraklar, baraj göllerini doldurarak, ekonomik ömürlerini kısaltır.
Bitki örtüsü ve toprağın olmadığı bir yüzey, kar ve yağmur sularını emmediğinden, doğal su kaynakları düzenli ve sürekli olarak beslenemez.
Kaybedilen toprak örtüsünün yeniden oluşması için binlerce yıl gerekir.
İçme sularında kirlenme olur.
EROZYONU ÖNLEMEK İÇİN;
Mevcut bitki örtüsü korunarak ağaçlandırma yapılmalıdır.
Eğimli tarım alanlarında tarla eğime dik sürülmeli veya taraça (seki) yapılmalıdır
Nöbetleşe tarım yöntemi uygulanmalı (bu yöntemde asıl amaç erozyonu önlemek  değildir. Verimi artırmaktır.)
Otlaklarda  erken ve aşırı otlatma yapılmamalıdır.
Baraj gölü yamaçları ağaçlandırılmalıdır.
Akarsu taşkınları önlenmelidir.
Anız örtüsü yakılmamalıdır.
TÜRKİYE'DE EROZYON
Dünyada olduğu gibi Türkiye'de de toprak kaybı sürecinin en önemli etkeni erozyondur. Arazi eğimi, iklim, bitki örtüsü ve toprak özelliklerinin etkileşimi sonucu oluşan doğal erozyonun yanı sıra, insanın doğaya müdahalesi temeline dayanan bir dizi yapay etken, erozyonu bir afet niteliğine dönüştürmektedir.
Türkiye kara yüzeyinin %90’ında çeşitli şiddetlerde erozyon devam etmektedir Türkiye'de akarsularla birlikte birim alandan taşınan toprak, ABD'nin 7, Avrupa'nın 17 ve Afrika'nın 22 katı daha fazla düzeydedir.

SEİZMA (DEPREMLER)

DEPREMLER
Yerkabuğu içindeki kırılmalar nedeniyle ani olarak ortaya çıkan titreşimlerin dalgalar halinde yayılarak geçtikleri ortamları ve yer yüzeyini sarsması olayına "DEPREM" denir
İnceleyen bilim sismoloji, ölçen alet sismoğraftır. Şiddeti Richter ölçeğine göre belirlenir.
Depremin kaynağını aldığı yere İç merkez (Hiposantr),yeryüzünde buna en yakın noktaya da dış merkez (Episantr) denir.  
OLUŞUMLARINA GÖRE DEPREMLER
Çöküntü Depremleri: Yer altındaki boşlukların (mağara, maden ocakları) çökmesi ile oluşurlar. Hissedilme alanları yerel olup enerjileri azdır. Fazla zarar meydana  getirmezler. Bu tür depremlerin görülme olasılığının en fazla olduğu bölgemiz Akdeniz’dir.
Volkanik Depremler : Volkanizma olayı sonucunda etkili olan depremlerdir. Bunlar da yanardağlarla ilgili olduklarından yereldirler ve önemli zarara neden olmazlar. Japonya veİtalya'da oluşan depremlerin bir kısmı bu gruba girmektedir. Türkiye'de aktif yanardağ olmadığı için bu tip depremler olmamaktadır.
Tektonik Depremler: Kıta ve dağ oluşumu hareketleri sırasında yer kabuğunda meydana gelen sıkışma ve kırılmalar sırasında olur. En fazla görülen deprem çeşididir. Etki alanı çok geniştir.  
Not: Dünya üzerindeki volkanik alanlarla; deprem bölgeleri, fay hatları, genç kıvrım dağları ve sıcak su kaynakları arasında bir paralellik vardır. Sebebi bu alanlarda yer kabuğunun hareket halinde olmasıdır.
Depremlerin Meydana Getireceği Zarar Derecesinde;
İç ve dış merkezlere olan uzaklık,
Depremin süresi ve şiddeti,
Zeminin özelliği,
Konutlarda kullanılan yapı malzemesinin özelliği etkilidir.
Depremlerden Korunma Yolları
Fay hatları üzerinde büyük yerleşim merkezleri kurulmamalı ve yüksek katlı binalar yapılmamalı.
Binalardaki yapı malzemesi ve yapı tekniği sarsıntılara dayanıklı olmalıdır.
Deprem konusunda halk eğitilmelidir. 
Binaların yapıldığı zemin sağlam olmalı. Yer altı suyu bakımında zengin olan alüvyal alanlara çok katlı bina yapılmamalıdır.
Deprem sırasında merdiven ve tavan boşluklarında durulmamalı.
Bina içinde üzerimize düşüp altında kalabileceğimiz mobilya ve eşyalardan uzak durulmalıdır.
Bina dışında ise ağaç, duvar ve elektrik telleri gibi devrilebilecek şeylerden uzak durmalıyız.
Deprem sırasında mümkünse, yanan sobalar söndürülmeli, elektrik ve su kapatılmalıdır
TÜRKİYE'DE DEPREM BÖLGELERİ
Deprem Bölgeleri Haritası'na göre, yurdumuzun %92'sinin deprem bölgeleri içerisinde olduğu, nüfusumuzun %95'inin deprem tehlikesi altında yaşadığı ve ayrıca büyük sanayi merkezlerinin %98'i ve barajlarımızın %93'ünün deprem bölgesinde bulunduğu bilinmektedir.
Kuzey Anadolu Deprem Kuşağı: Saros Körfezinden başlar, Marmara denizinden geçtikten sonra Kuzey Anadolu Dağlarının güneyini takip ederek Van Gölünün kuzeyine doğru uzanır.
Batı Anadolu Deprem Kuşağı: Güney Marmara’dan başlar Ege Bölgesindeki çöküntü ovalarını takip eder.
Güney Anadolu Deprem Kuşağı: Hatay’dan başlar, Güney Anadolu Toroslar'ını takip ederek Van gölünün güneyine doğru devam eder.

DEPREM TEHLİKESİNİN AZ OLDUĞU YERLER
Konya, Karaman, Taşeli Platosu ve İçel çevresi.
Mardin-Şırnak çevresi.  
Trakya'da Ergene havzası

DÜNYA ÜZERİNDEKİ DEPREM BÖLGELERİ
Atlas Okyanusunun orta kesimi,
Alp-Himalaya kıvrım dağları çevresi
Büyük Okyanus çevresi (En fazla bu bölgede görülmektedir. Sebebi katı haldeki yerkabuğunun (Sial) ince ve kırıklı olmasıdır.)  
DEPREM TEHLİKESİ AZ OLAN YERLER
K.Batı Avrupa-Grönland adası
Asya'nın kuzeyi (Sibirya)
A.B.D ve Kanada'nın K.Doğusu
Güney Afrika 
Okyanusya’nın (Avustralya) batısı

VOLKANİZMA

VOLKANİZMA
Mağmanın yerin derinliklerinden hareket ederek yer yüzüne çıkması veya yer yüzüne yakın derinliklere kadar gelerek soğuması olayına volkanizma denir.  
Volkanik faaliyetler meydana geldikleri yere göre adlandırılır.
A - DERİNLİK VOLKANİZMA








Yer kabuğunun tabakaları arasına sokulan mağma yüzeye çıkmadan çeşitli derinliklerde katılaşarakbatolit, dayk, lokolit, sill gibi değişik şekiller oluşturur.
Bu şekiller dış kuvvetlerin üstteki tabakları aşındırması sonucu yüzeye çıkabilirler.
B- YÜZEYSEL VOLKANİZMA
Yer kabuğundaki kırık hatları boyunca mağmanın yer yüzüne çıkmasıyla volkanik püskürmeler meydana gelir.
Volkanizma sırasında mağma katı, sıvı ve gaz halinde yer yüzüne çıkar. Çıkan sıvı maddelere lav, katı maddelere tüf denir. Gazların çoğu ise su buharıdır.
Yüzeysel volkanizmada lav akıntısı ve volkanik patlamalar meydana gelirken volkan tüfü, lapilli ve volkan bombası gibi malzemeler de yeryüzüne çıkar.
Volkanizma ile çıkan malzemeler çıktığı yerde birikerek volkan konilerini oluşturur. Bunların tepesinde bulunan çukurluğa krater denir.
Mağmanın koni içinden yükselerek kratere ulaştığı yere ise volkan bacası denir.
Bazı volkan dağları oluştuktan sonra tekrar püskürme olabilir. Daha sonra meydana gelen püskürme ile koninin  tepe kısmı parçalanabilir. Böyle oluşmuş çanaklara kaldera denir. Nemrut gölü böyle bir kaldera içinde oluşmuştur.
Volkanik alanlarda gazların basıncı ile üstteki kütleyi patlatarak oluşturduğu çukurluğa patlama çukuru veya maar denir. Bu çukurlukta su birikmesi sonucu göl oluşur.
Yurdumuzda  Konya-Karapınar'da oluşmuş Meke Tuzlası (Gölü) buna  örnektir.
Volkanik şekillerin biçimivolkanlardan çıkan maddelerin özelliğine ve volkanik faaliyetlerin süresine bağlıdır.
1-KALKAN VOLKANLAR
Lavların akıcılığı fazla (bazik karakterli) ise yükseltisi az olan yayvan görünüşlü volkan konisi oluşur. Bunlara kalkan  veya plato volkanlar denir.
ör: Karacadağ volkan dağı  (Diyarbakır)
  
2-TABAKALI VOLKANLAR
Mağmadan gelen malzemenin asit karakterli ve yoğun lavlar şeklinde yüzeye çıktığı arazilerde dik volkan konileri oluşur.
Lavların fazla akışkan olmaması nedeniyle tabakalar halinde biriktiği bu konilerde, ana koninin etrafında daha küçük parazit koniler de yer alır.
Japonya’daki Fuji, Filipinler’deki Mayon, Türkiye’deki Ağrı Dağı bu tür dağlara örnektir.
3-TÜF KONİLERİ
Volkanlardan çıkan kül, kum ve çakıl gibi katı maddelerin birikmesiyle oluşan küçük konilerdir. Örnek;Kula Volkanları-Manisa
YERYÜZÜNDEKİ BAŞLICA VOLKANİK BÖLGELER
Büyük Okyanus çevresi (en fazla bu bölgede görülmektedir. Bu sebeple buraya Pasifik Ateş Çemberi denir.)
Atlas Okyanusunun orta kesimi,
Akdeniz ve çevresi
Doğu Afrika  

EPİROJENEZ

KITA OLUŞUMU (EPİROJENEZ) HAREKETLERİ
  
Yer kabuğunda meydana gelen geniş alanlı alçalma ve yükselme hareketlerine epirojenez  denir.
Bir yerde epirojenik hareketlerin olabilmesi için izostatik dengenin bozulması gerekir.
İzostatik denge: Katı haldeki yer kabuğunun sıvı haldeki manto üzerinde batmadan kalabilmesine denir.
İzostatik Dengeyi Bozan Faktörler
Karalarda aşınmanın, denizlerde birikmenin fazla olması,
İklim değişmeleri,
Dağ oluşumu hareketleri ve volkanizmadır.
EPİROJENEZ SONUCUNDA;
Jeoantiklinal (Kıta)  ve jeosenklinal (okyanus) meydana gelir.
Deniz ilerlemesi (Transgrasyon) ve deniz gerilemesi (Regrasyon) meydana gelir.
Deniz gerilemesi var ise akarsuyun yatak eğimi  ve aşındırma gücü artar.
Kıyı şekilleri yüksekte  veya kara içlerinde kalmış ise deniz gerilemesi olmuştur. 
Deniz ilerlemesinin görüldüğü yerde akarsuyun ağız kısmı deniz suları altında  kalır. Akarsuyun enerji potansiyeli azalır ve biriktirme yapar.
Eğer bir yerde akarsu vadisi deniz içinde de devam ediyorsa; deniz ilerlemesinden bahsedilebilir.
Türkiye’de epirojenez sonucunda , Anadolu yarım adası yükselirken; çevresindeki Akdeniz ,Ege, Karadeniz çanakları ile Ergene havzası  ve Çukurovaçökmektedir.
Dördüncü zamanın başında bugünkü Ege Denizinin yerinde bulunan Egeid karasının epirojenik hareketlerle çökmesiyle Ege Denizi oluşmuştur.
Dünya üzerinde ise İskandinavya  yarımadası ve Kanada  yükselirken , Almanya ve Hollanda çökmektedir.  
Epirojenez yer yüzünü en uzun sürede şekillendiren iç kuvvettir.
Epirojenez sonucunda yer şekillerinin genel yapısında değişme olmaz.
Yurdumuzun iç kesimlerinde yüksek düzlüklerin bulunması, III. Zaman sonlarında deniz seviyesine yaklaşan  yerlerin (peneplen), IV. Zaman başlarında tekrar yükselmesinin sonucudur.

BUZULLAR

BUZULLAR 
  
Kutup bölgeleri ile yüksek dağların üst kısımlarında bütün yıl hiç erimeden kalan karlara toktağan kar (daimi) denir. Enlemin etkisiyle toktağan kar sınırı Ekvatordan Kutuplara doğru azalır.  
Bugün dünyanın yaklaşık %10 ‘u (15 milyon km² si) buzullarla kaplıdır. Buzulların etki alanı daha çok kutuplara yakın yerlerdir.
BUZUL ÇEŞİTLERİ
Sirk Buzulu :Yüksek dağlık alanlardaki küçük çukurlukları dolduran buzullardır. Yurdumuzda bazı yüksek dağlık bölgelerde vardır.
Ör: Cilo (Buzul Dağı) Sat, Ağrı, Tendürek, Süphan , Kaçkar, Erciyes, Uludağ, Beydağları, Geyik Dağları, Bolkar , Binboğa dağları gibi.
Vadi Buzulu: Buzul aşındırması ile oluşan vadilerin içini dolduran buzullardır. Ör: Cilo dağında olduğu gibi.
Takke Buzulu: Volkan dağlarının üst kısmında oluşan buzullardır. Ör: Ağrı dağında olduğu gibi
Örtü Buzulu: Kutup bölgelerinde görülür. Antartika ve Grönland’da olduğu gibi. Kutup bölgelerinde denizde yüzen buz dağlarına Aysberg denir.  
BUZUL AŞINDIRMASINDA ETKİLİ FAKTÖRLER
 Buzulun kalınlığına: Kalınlık fazla ise aşındırma oyma şeklinde , az ise törpüleme şeklinde olur.
Yatak Eğimine: Yatak eğimi fazla ise aşındırma törpüleme şeklinde  az ise oyma şeklindedir.
Kayaların Özelliğine Zemin sert kayalardan oluşmuş ise aşındırma törpüleme şeklinde , yumuşak ise oyma şeklinde olur.  
BUZUL AŞINDIRMA ŞEKİLLERİ
BUZUL VADİSİ
Buzul aşındırması sonucu oluşan “U” şeklindeki vadilerdir. Akarsu vadilerine göre boyları kısadır ve sürekli iniş göstermezler (inişli –çıkışlıdır)
HÖRGÜÇ KAYA
Farklı aşınma sonucu oluşan ve genellikle deve hörgücüne benzeyen kayalardır.
SİRK (BUZ YALAĞI)
Dağların üst kısmında aşındırma ile oluşan küçük çukurluklardır.
MOREN 
Buzulların  aşındırarak taşıdığı kum , çakıl gibi maddelere moren denir.
DRUMLİN
Buzul biriktirmesi ile oluşan alçak tepelere denir.
SANDER DÜZLÜĞÜ
Buzulların eridiği yerde  ortaya çıkan akarsuların taşıdığı malzemeleri biriktirmesi ile oluşan düzlüklerdir.  
Türkiye’nin bugünkü yer şekillerinin oluşmasında en az etkili olan dış kuvvet buzullardır. Buzulların en etkili olduğu bölgemiz Doğu Anadolu Bölgesi'dir. Sebebi; yükseltisinin fazla olmasıdır.Ayrıca Doğu Karadeniz Bölümünde Kaçkar Dağı, İç Anadolu Bölgesi'nde Erciyes Dağı, Akdeniz Bölgesi'nde Toroslar ve Marmara Bölgesi'nde Uludağ'da etkilidir.
Ergül                                     ALAMAN-  alaman20@gmail.com                                        0505 7910603 

AKINTILAR VE DALGALAR

  DALGALAR
Rüzgarların etkisiyle deniz ve göl yüzeylerinde meydana gelen salınımlardır. Dalga boyu rüzgarın hızı arttıkça artar.
Dalgalar sığ kıyılarda (kıta sahanlığının geniş olduğu) biriktirme, derin kıyılarda ise  aşındırma yapar.
Dalgalar ayrıca denizlerde meydana gelen volkanizma ve depremlerin etkisiyle de oluşur. Bu dalgalara Tsunami dalgası denir.
DALGA AŞINIM ŞEKİLLERİ
FALEZ (YALIYAR)
Alanya-Antalya
Dağların kıyıdan dik bir şekilde yükseldiği alanlarda dalgaların yamacın altını oyması ve üst kısmın çökmesiyle oluşan yer şeklidir. Kıyıdaki diklik kara içlerine doğru geriler.
Yurdumuzda Doğu ve Batı Karadeniz kıyılarında  , Akdeniz kıyılarında (Teke yarımadası-Taşeli Platosu ) ve Marmara Bölgesinde,Tekirdağ-İstanbul arasında görülür.
DALGA BİRİKTİRME ŞEKİLLERİ
KUMSAL (PLAJ)
Dalgaların aşındırarak taşıdığı malzemeleri sığ kıyılarda biriktirmesiyle oluşan kum depolarıdır. Yurdumuzda en fazla Ege kıyılarında  görülür.
KIYI OKU
Dalgaların taşıdığı malzemeleri deniz içinde veya kıyıya paralel bir şekilde biriktirmesiyle oluşan yer şeklidir.
KIYI KORDONU (SETTİ)
Kıyı oklarının koy ve körfezin ağız kısmını kapatacak kadar büyümesiyle oluşan yer şekilleridir.
Kıyı settinin gerisinde oluşan göle kıyı set gölü veya lagün gölü denir.Örnek: Büyük ve Küçük Çekmece gölleri
TOMBOLO (SAPLI ADA)



Kıyı yakınında bulunan ada ile kara arasında dalgaların getirdiği malzemeleri biriktirmesi sonucu ada karaya bağlanır. Bu şekilde oluşmuş  yer şekillerine Tombolo denir.Ör: Kapıdağ Yarımadasıve Sinop –İnceburundur.

MED-CEZİR ( GEL-GİT)

GEL-GİT (MED-CEZİR)
Ay ve güneşin çekim kuvveti ile deniz , göl yüzeylerinde oluşan kabarma –alçalma  hareketidir.
Gel-git olayında Ay’ın etkisi daha ( Dünyaya daha yakın olduğundan) fazladır.
Ay günü ile güneş günü arasındaki 50 dk. lık   farktan dolayı gel-git olayı her gün bir önceki güne göre daha geç gerçekleşir.
Ay ve Güneşin etkisiyle gün içinde iki yükselme ve iki alçalma hareketi olur.
Yeniay ve dolunayda büyük gel-git, ilk ve son dördünde küçük gel-git yaşanır.
*Kabarma ve alçalma arasındaki seviye farkına gel-git genliği denir. Gel-git genliği iç denizlerde azdır (40-50 cm). Okyanus kıyılarında fazladır (10-12 m). 
Türkiye’yi çevreleyen denizler bir iç deniz olduğu için gel-git olayının etkisi azdır.
Gel-git olayının etkisiyle akarsuların ağız kısmında oluşan doğal limanlara Haliç denir. Yurdumuzda haliç oluşumu yoktur.  
Ergül                                         ALAMAN-  alaman20@gmail.com                                            0505 7910603 

KIYI TİPLERİ

AKINTILAR
Deniz yüzeylerindeki suların , bulundukları yerden daha uzak mesafelere taşınması ile akıntılar oluşur.
Denizlerde ve okyanuslarda görülen akıntılar; rüzgarlar,gelgit, denizler arasındaki tuzluluk (Yoğunluk) ve seviye farkı gibi nedenlerle oluşur.
Dalga Akıntısı
Kıyıya doğru gelerek kıyıda çatlayan dalgalar, kıyıda suların dibe doğru dalmasına yada kıyı boyunca akıntıya geçmesine neden olur.
Gel-git Akıntısı
Gel-git hareketiyle kabarıp geri çekilen sular özellikle koylarda ve akarsu ağızlarında akıntıya sebep olur.
Batı Avrupa’da Almanya ve Hollanda gibi bazı ülkeler, haliçlere kurdukları santrallerle gel-git akıntılarından yararlanarak enerji elde etmektedirler.
Yoğunluk (tuzluluk) ve Seviye Farkı Akıntısı
Farklı sıcaklık ve yoğunluğa (tuzluluk) sahip su kütlelerinin birbirine kavuştuğu boğazlarda akıntılar meydana gelir.
Soğuk ve sıcak denizlerin karşılaşma alanlarında, soğuk su yoğun olduğundan alt, yoğunluğu az olan sıcak su ise üst akıntı oluşturur.
Tuzluluk farkı olan su kütlelerinin karşılaştığı yerlerde, tuzluluk oranı fazla olan alt akıntı, tuzluluk oranı az olan ise üst akıntı oluşturur.
Denizlerin boğazlarla birleştikleri yerde beslenme kaynaklarının farklılığından dolayı az da olsa seviye farkları oluşur. Buralarda seviyesi yüksek olan denizden seviyesi düşük olan denize doğru akıntı oluşur.
Yurdumuzda, Karadeniz’den Akdeniz’e doğru üst akıntı,  Akdeniz’den de Karadeniz’e doğru alt akıntı olmasında yoğunluk ve seviye farkı etkilidir.
Okyanus Akıntıları
Muson rüzgarları  ve sürekli rüzgarların etkisiyle okyanuslarda meydana gelen hareketlerdir.
Okyanus akıntıları ilk hareket ettikleri yere göre soğuk yada sıcak etkiye sahiptirler. Alçak enlemlerden gelenler sıcak, yüksek enlemlerden gelenler soğukturlar.
Dünyamızın günlük hareketinden dolayı rüzgarlar sapmaya uğradığından, okyanus akıntılarında da sapmalar ve halkalar olur.
Okyanus akıntılarının karşılaşma alanlarında balıkçılık çok gelişmiştir. Sebebi; balıklar  için önemli besin kaynağı olan planktonların çok fazla olmasıdır. Norveç ve Japonya'da balıkçılığın çok gelişmiş olması bu ülkelerin okyanus akıntılarının karşılaşım alanında olmasıdır.
KIYI TİPLERİ
Kıyıların Şekillenmesinde Etkili Faktörler
Dalgalar
Akıntılar
Gel-git
Akarsular
Buzullar
İç kuvvetler
Kıyıdaki dağların uzanış biçimi
Canlılar (Mercanlar) (en az etkili)
Rüzgarlar (Dolaylı etkiye sahip)
ENiNE KIYILAR
Dağların kıyıya dik uzandığı yerlerde görülür. Ör: Ege Bölgesi Kıyıları (Edremit-Kuşadası arası).
Bu kıyılarda;
Girinti-çıkıntı fazladır.
Kıta  sahanlığı geniştir.
İç kesimlere ulaşım kolaydır.
Limanların hinterlandı (ard bölge) geniştir.
Deniz etkisi iç kesimlere kadar sokulabilir.
Kıyı ile iç kesim arasında önemli farklar yoktur.
BOYUNA KIYILAR
Antalya
Dağların kıyıya paralel uzandığı yerlerde görülür. Ör:Karadeniz ve Akdeniz kıyıları.
Bu kıyılarda;
Girinti-çıkıntı azdır.
Doğal limanlar azdır ve hinterlandları (ard bölge) dardır.
İç kesimlere ulaşım zordur.
Dalga aşındırması ile falez oluşumu fazladır.
Kıyı ile iç kesim arasında  iklim, bitki örtüsü, ekonomik faaliyetlerde farklılık fazladır.
RİA TİPİ KIYILAR
Akarsu vadilerinin deniz ilerlemesi sonucunda sular altında kalmasıyla oluşan kıyı tipidir. Ör: İstanbul-Çanakkale Boğazları, Haliç ve G.Batı Anadolu Kıyılarıdır.
DALMAÇYA KIYI TİPİ
Kıyıya paralel uzanmış dağların çukur kısımlarının deniz suları altında kalmasıyla oluşan kıyı tipidir. Dağların yüksek kısımları kıyıda adaları oluşturur.
Ör:Adriyatik denizinde Dalmaçya kıyıları (Hırvatistan kıyıları). Yurdumuzda Antalya- Kaş kıyıları buna örnektir.
LİMANLI KIYILAR
Geniş tabanlı vadilerin veya koy-körfezlerin deniz suları altında kalmasıyla oluşan kıyı tipidir.
Ör:Karadeniz’in kuzeyindeki kıyılar (Odessa, Dinyeper, ) buna örnektir. Yurdumuzda ise Büyük ve Küçük Çekmece kıyıları böyle kıyılardandır.
HALİÇ (ESTUARY) TİPİ KIYILAR
Gel-git olayının etkisiyle akarsu ağızlarında aşındırma ile oluşan doğal limanlardır. Okyanus kıyılarındaki akarsu ağızlarında görülür. 
Kuzeybatı Avrupa kıyılarındaki önemli limanlar buna örnektir. Yurdumuzda yoktur. 
WATT TİPİ KIYILAR
Gel-git olayının etkisiyle bazen kara bazen de deniz durumuna gelen kıyılardır. Haliç kıyılarının bulunduğu yerlerde bulunur.
FİYORT TİPİ KIYILAR
 
Buzul vadilerinin sular altında kalmasıyla oluşan kıyılardır. Girinti-çıkıntısı çok fazladır. Bu kıyılara en iyi örnek İskandinav Yarımadası kıyıları gösterilebilir.
Eğer kıyıda adalar  da var  ise bu tür kıyılara Skyer tipi kıyılar denir. Ör:Norveç kıyıları
RESİF KIYILARI
Sıcak denizlerde yaşayan mercanların kalıntılarından oluşan kıyı tipidir.
Ör: Mercan adaları kıyıları (Avustralya Kıtasının doğusunda).
Ortasında lagün (deniz kulağı) bulunan hilal şeklindeki mercan adasına atol denir.